Bahar İsyancıdır da bu şekilde bakacağımız bir filmdir. Filmde söz konusu edilen, oyun çalışması, bilinmesi gereken başkaca bilgileri gerektirdiği için yeteri kadar anlaşılmıyorsa, ayrıca sırf oyun değil oyuncuların özel hayatları, bu hayatlardaki kırılganlıkları yeteri kadar bilinmiyorsa, film bize yabancı duracaktır. Tamam, bahar isyancıdır ama -her ne kadar aynı ismi taşıyan Onat Kutlar’ın kitabını okumadıysam da- baharın isyancılığı, doğanın uyanmaya başladığı ilkbahar için söylenmiş bir söz-müş gibi geliyor bana. (Bu yargılar kişisel olup, yeterli dayanaktan yoksundur) Filmin sonundaki, deniz kenarı sahnesindeki, denizin kabarmasının, dalgaların gelişinin -Karadeniz mi idi?- bir evvel bahar isyanı olduğunu çıkaramıyorum. Kumsalda oturanların kırgınlıkları, kızgınlıkları, susuşları, arkadaşları Ali’nin ölümüne mi, oyunun çıkışsızlığına mı, -yoksa “oyun” çıkmış mı idi?- hazan’ın (bana sonbaharmış gibi geldi) giderek coşmasını “sadece” seyretmek ise baharın isyancılığı bir başlangıcı değil de bir bitişi mi simgeliyor? Yine de baharın isyancılığını, bir ilkbahar değişimi, girişimi ve mevsimsel değil, toplumsal bir olgu olarak almak istiyorum. (4 Mayıs 2013)

