ORHAN ÜNSAL
İlerlemiş yaşına, geçirdiği onca badireye, bir süre önce atlattığı hastalığa, iflâsın dağıttığı işine rağmen emektar bekçisi ile kendisinden başkasının olmadığı işyerine devam eden Fikret Bey’in bir gününün ilginç ne tarafı olabilir? Sabahleyin gelip çayların içildiği, kirasını ödemeyen kiracılardan, hele bir tanesi işinde kullandığı Fikret Bey üzerine olan elektriğin ücretinide ödememektedir. Fikret Bey yurt dışında olan beş yıldır görmediği oğlunu da anar, hasretle, vakit geçip zaman ilerler, akşam eve geleceğine kızına söz verdiği halde, iş yerinde kalarak -güya, ödenmeyen elektrik borcunu çözümleyecektir- emektarı ile menemen, beyaz peynir yerler, rakı içerler… Alınıp okunan “Cumhuriyet Gazetesi”nden 1988 yılında olunduğunu öğreniriz, bahçelerinde bulunan köpekleri “prenses” zabıta ekiplerince vurularak öldürülmüştür, fotoğraflar arasındaki görüntüsü diğerlerinden ayrılarak duvardaki yeni yerine konulur. İkinci Dünya Savaşı çıkmasa idi, gittiği Almanya da mühendislik eğitimi görme düşüncesindeki Fikret Bey ülkesine dönerek çıraklık ilişkisinden usta olur. Ülkenin ilk kalorifer kazanlarından birini yaparsa da, işten elini çektiği günlerde sobalı evde oturmaktadır, çevresindekilerin hepsinin “amca”sıdır ama. Günün sonunda, emektarına ölürse işyerinin bahçesine gömülmek istediğini söyler, domates yetiştirdikleri bahçeye…
Sibel Köksal’ın Fikret Bey’i büyük çoğunluğu bir oda içinde geçen, oda tiyatrosunu andırır (böyle bir deyim hiç kullanmadım ama) bir oda sineması (oda filmi!) Necla Algan’ın senaryosu, hiçbir şeyin olmadığı bir günün yaşanırlılığını, dramatik tuzakların uzağında hazırlamış, yılların birikimi ile Erol Keskin, Fikret Bey ile yeni bir kimlik üretiyor. Çay, sütlü kahve ve rakı, birde bol bol sigara içiyor Fikret Bey, bu eylemsiz gününde. Elektrik bedelini ödemeyen, kirasını ödeyemediği için tahliye kararı almasına rağmen acıyıp çıkarmadığı o gün ortalıkta görünmeyen kiracısına çatıyor, prenses’e yanıyor ve on beş gündür evine gitmeyen emektarına yine izin vermiyor -yalnız kalmamak için, yalnız kalmamak…
Fikret Bey gibi Fikret Bey filmi de -ne yazık ki- yalnız kalacak filmlerden biri sinemamızda; yalnız olmak (kalmak), hiç olmamaktan iyidir. İyi yalnızlıklar Fikret Bey. (Milliyet Sanat)

