SELMA KÖKSAL (FİKRET BEY) “Yaşlı gözlerle filmi bitiren seyirciler beni oldukça şaşırttı. Bu beklemediğim bir tepkiydi”

Continue

-Filminizi anlatır mısınız? “Fikret Bey”, uzun, inişli çıkışlı bir yaşamı olan Fikret adlı iş adamının, yaşamının son dönemindeki bir gününün öyküsü. İflasının ardından, Fikret Bey’in kiraya verdiği, şimdi bir harabeye dönüşen fabrikasında geçen bu gün 13 Ekim 1988’dir. 12 Eylül’den 8 yıl sonra, hiçbir özelliği olmayan, sıradan bir gündür 13 Ekim 1988. Öte yandan, bu sıradan günün rutini, bize bir çöküş, bitiş, ölüm öyküsünün tanıklığını sunar. Pişmanlıkların, keşkelerin ardında, yitirilmiş sürgünde bir oğul, ayakta durmaya çalışan gencecik bir üniversiteli kız Zeynep vardır. Fikret Bey, 12 Eylül’ün gölgesinde, inandığı pek çok değerin çürüyüşünü yaşamıştır. Sona yaklaştığı bu 1988’in Ekim gününü, gerçekliğin ötesine birlikte geçtikleri bekçisi Mehmet’le sonuna dek paylaşırlar. Zeynep, hem onların dünyasının içinde hem de dışındadır. Hüzünlüdür, çünkü babasının yaşamının akışı artık durdurulamaz bir şekilde sona yaklaşmaktadır. Elinden gelen pek bir şey yoktur. Belediye görevlilerince hunharca öldürülen köpekleri “Prenses”in yaşamına verilen değer gibidir yaşamlarına verilen değer. Fikret Bey ve bekçi Mehmet, bu yıkık fabrikada, Cumhuriyet Türkiye’sinin alegorik bir iz düşümünü yaşarlar. Tüm umutlar, çabalar tıpkı bu bir zamanlar üretmek, katkıda bulunmak için harıl harıl çalışan fabrika gibi yok olmaya mahkûm edilmiştir. Bizler de Fikret Bey ve bekçisinin yaşadığı bir gün ile bu donmuş zamanın tanıklığına çağrılırız. (Sinematürk)