İktidara açılan kapı

Continue
ŞEHNAZ PAKSelmaKoksalRadikalYazi
İSTANBUL – İktidarı tadanlardır yaşayabileceğiniz özgürlüğün sınırını da çizenler. Babanın oğluna reva gördüğü noktadan başlayıp, devletin yurttaşına bahşettiği bir diğer noktaya kadar uzanan çizgide ‘iktidar’ı, kendi karanlık dünyasının yansımaları eşliğinde sorgular Franz Kafka.
Romanları, hikâyeleri, mektupları ve anılarıyla ‘birey ile toplum arasında bir daha kurulmamak üzere bozulan dengenin peşinde giderek’ bugün dahi gizemini ve tazeliğini koruyan Kafka, bu sezon Oyuncular Tiyatro Grubu’na konuk oluyor. Kafka’nın ‘Sokağa Bakan Pencere’, ‘Tapınan ile Sohbet’, ‘Kapı Önünde’, ‘Açlık Cambazı’, ‘Şarkıcı Josephine ya da Fare Ulusu’ ve ‘Cezalılar Kolonisinde’ hikâyelerinden yola çıkarak Emrah Kolukısa, Gülsüm Soydan, Selma Köksal ve Cem Safran’ın dramaturji çalışmasıyla oluşturulan oyunu Selma Köksal yönetiyor.

Bireyin iletişim sorunu
‘Sokağa Bakan Pencere’ adıyla sahnelenen oyunun müzikleri İlker Görgülü’ye, dekor ve kostüm tasarımı Aslı Tülüoğlu’na ait. Işık tasarımını ise John Stigner yapmış.
Dört aylık bir dramaturji ve oyunculuk çalışmasının ürünü olan ‘Sokağa Bakan Pencere’de yer alan hikâyelerin konseptini Selma Köksal şöyle açıklıyor: “Algıya, iletişime ve dile dair sorunlar. Oyunun böyle bir izleği var. Bireyden yola çıkıyor. Ben ve diğerlerine ve oradan da toplumsal ilişkilere, topluma hatta popüler kültüre ve iktidarın kendini gerçekleştirme yöntemlerine dair açılıyor. Genelden başlıyor daha makro bir dünyaya doğru gidiyor.”
Oyunun yerleşik kurallarına ‘tepki vermek’ gerektiğinin altını çizen Kafka’nın ana izleği ‘iktidar’, ‘Sokağa Bakan Pencere’de ‘kapı’ ile simgeleniyor. Sürekli olarak açılıp kapanan ve oyun boyunca adeta beşinci oyuncu görevi yaparken ‘kapı’ Köksal’a göre ‘kudret’in temsilcisi:
“Bu kudretin yani iktidarın kaynağında ne var? Ya da İktidarı kim oluşturuyor? Galiba biz de içindeyiz o iktidarın, oluşmasına dahiliz. Bizlersiz olamaz, işleyemez. Kafka bunun sorgulamasını yapıyor. Biz de aslında bu çalışma diliminde bir sorgulama süreci yaşadık. Dördümüzün de farklı yaklaşımları ve önerileri vardı. Bire bir birbirimizi ikna etmemiz zor oluyordu. Hikâyeleri parçalara ayırıp sonra onları tekrar monte etmeye çalıştık.
Kafka’nın hikâye ve romanları birbirini tamamlıyor. Bir yerde başlayan yarım bırakılan hikâye başka bir yerden yoluna devam ediyor. Birinin bıraktığını öbürü sürdürüyor. Biz de böyle bir bütünlüğe gitme yolunu denedik.”

Zorlu bir oyunculuk sınavı
Çalışmalar boyunca Kafka’nın sözlerinin bir şamar gibi suratlarına indiğini ifade eden Selma Köksal oyunculuk açısından zorlu bir sınav verdiklerini düşünüyor:
“Kafka sizi bir yerden alıyor bambaşka bir yere bırakıyor. Orada toprak ayağınızın altından kayıyor ve kendinizi boşlukta hissediyorsunuz. Bu Kafka’nın üslubu ve yaşadığı dünya atmosferiyle ilgili bir şey. Biz de kaybolduk. Çünkü gerçekten noktalar koymamış. Kafka bizi adeta içine aldı. Kafka gibi bakmaya başladık galiba. Sadece Kafka ile yatıp kalktık ve sonuçta hafif sadomazoşist bir süreç yaşadık. Şunu keşfettik yalnız bu süreçte; Kafka hiç de göründüğü kadar karanlık değil. Ben o karanlıkta kendine has bir direnme estetiği görüyorum. Hiçbir şey umutsuz değil; Kafka’nın kendine has bir ışığı var ve o ışığı da yakaladığımızı düşünüyorum.”
Oyuncular Tiyatro Grubu’nun sahnelediği ‘Sokağa Bakan Pencere’ her cuma ve cumartesi saat 20.30’da Nâzım Hikmet Kültür Merkezi’nde görülebilir. Tel: 0212 245 13 14